Gizemli İlimler Kütüphanesi

Elektrikli Sandalye - Yunus Halilov

  Elektrikli Sandalye - Yunus Halilov
 

Elektrikli Sandalye, Yunus Halilov

Elektrikli Sandalye

Yunis Ferman oğlu Halilov

"Asâbî insanlar ve kalp hastası olanlar, bu yazıyı okumasın!"

Size ilgi çekici bir makalemi takdim ediyorum. Makalede, “idam cezasının gayri insânî usûlü ya da teknolojik gelişmenin çirkin evladı” diye adlandırdığım “elektrikli sandalye” hakkında insanlık tarihine kara leke getiren bir “ölüm aracı”ndan bahsedip ve bu konudaki fikirlerimi SİZİNLE paylaşmak istiyorum.

İdam Cezasının Gayri insânî Usûlü  Ya da Teknolojik Gelişimin Çirkin Evladı: Elektrikli Sandalye

Tamamiyle Amerikan icadı olan elektrikli sandalye, XIX. yüzyılın sonlarında, daha da belirginleştirirsek, 1889'da “en insânî ve kolay” idam yöntemi olduğu iddia edildiğinden, demokratik ülkeler içerisinde ilk yeri tutan (!) ABD'nin kanunlarına dâhil edilmiş ve ilk kez Obern Hapishânesi'nde tatbik olunmuştur.

Elektrikli sandalye hakkında çok sözler söylenilmiş, onunla ilgili cilt cilt kitaplar kaleme alınmış, bir dizi edebî ve sanatsal filmler çekilmiştir.

Ünlü “İdama Davet” adlı sanatsal filmde, bu çirkin ve tüyler ürpertici ceza usûlünün uygulanışı, tüm korkunç detayları ve iğrençlikleriyle birlikte aşağıdaki gibi tasvir edilir: “Mahkumun bağırmaması için ağzına plaster yapıştırılır, elektriğin şiddetinden mahkumun gözlerinin parçalanıp yerinden çıkmaması amacıyla gözleri sargıyla bağlanıyor. Çırpınmasın diye ayakları ve başı, özel kayışla sandalyeye bağlanılıyor. Şakakları, elektrotlarla sıkılıyor ... Geriye elektrik şalterini (düğmesini) çalıştırmak kalıyor. Cellat, son işi de görüyor. Güçlü gerilimli elektrik akımının “Yıldırım” şiddetiyle mahkumun bedeni bir kaç saniye içerisinde adamakıllı titriyor, ağzını kapatan plastırın altından kanlı bir köpük akıyor... Ölümün gerçekleşip gerçekleşmediğini kontrol etmek için; doktor, yaklaşıp nabzını yokluyor ve idamın devam ettirilmesinin gerektiğini bildiriyor. Cellat, yeniden elektrik şalterine el atıyor ...”.

Aslında, bu filmden önce de elektrikli sandalyenin daha insânî ve kolay idam yöntemi olmadığı, Amerika halkınca biliniyordu. Şöyle ki, 1928'de milyonlarca Amerikalı, Rufi Snayder'in idam ânını tasvir eden fotoğrafa bakarken elektrik akımı verildiği vakit mahkumun nasıl çabaladığının şâhidi olmuştu. Bu fotoğraf, T. Harward tarafından New York'un ünlü Sing Sing Hapishanes'inin idam odasında gizlice çekilmişti.

Ne yazık ki, Amerika halkının genel hoşnutsuzluğu ve itirâzına rağmen, idam cezasının bu gayri insânî usulünün uygulanışı, ilk uygulandığı zamandan bugüne dek hâlâ da uygulanmakta devam ediyor. Şöyle ki, hâl-i hazırda ABD'nin 13 eyaletinin kanunlarında idam cezasının bu gayri insânî usûlü yer almaktadır. Halbuki çoktandır biliniyor ki, en yüksek gerilimli elektrik akımı bile insanının işkencesiz ve acısız ölümü ile neticelenmiyor. Çoğu zaman mahkumun beynini tamamiyle felç etmek ve kalbini durdurmaktan ötürü yüksek gerilimli elektrik akımının insan organizmasına yayılmasını bir kaç defa tekrarlamak gerekiyor. Somut örneklerle fikrimize açıklık getirelim. İnanılması ne kadar güç de olsa, belirtelim ki, 1983'te Alabama eyaletinde 33 yaşındaki mahkum Con Lui Evans, elektrik sandalyede idam olunurken organizmasına 1900 volt yüksek gerilimli elektrik akımı verilmiş, fakat o, sağ kalmıştı. Güçlü elektrik akımının etkisiyle ellerinin sandalyeye bağlı olduğu kayış parçalanmış, elektrik akımının yaktığı etin kokusu, etrafı bürümüştü. Fakat doktorlar, onu muayene ettikten sonra mahkumun kalbinin attığını ve hâlâ ölmediğini bildirmiş, bununla da dört dakika geçtikten sonra Evans'ın başına ikinci kez elektrik akımı verilmiş ve o, yine de sağ kalmıştı. Barbar idam usulünün gaddarlığı, ABD anayasasının ilgili maddelerine aykırı olması sebebiyle mahkumun avukatları, eyaletin valisinden mahkumun bağışlanmasını rica etseler de, red cevabı almışlar ve 10 dakikalık aradan sonra sıradaki elektrik akımı verme işi başlamıştı. Bununla da, Con Lui Evans, fillî olarak üç kere idam olunmuştu.

Belirtelim ki, bu durum, az rastlanılan bir olay değil. Şöyle ki, 1985'te mahkum William Vendivari, üçüncü denemeden sonra da sağ kaldığında, ABD Yüksek Mahkemesinin özel kararı talep olunmuş ve bu kararda idam cezasının tekrar icrasının anayasa ile zıddiyyet teşkil etmediği kararı verilmiştir. Neticede mahkum konusunda çıkarılmış ölüm hükmü, bir yıldan sonra tekrar icra olunmuştur.

Üç kez elektrikli sandalyenin vahimesini hissetmiş ve onun işkencesini tatmış birinin dördüncü kez, kendisi de belirli bir aradan sonra (ne az, ne çok, tam bir yıl – Yunis Halilov) aynı korkuyu ve acıyı yaşayacağını düşündüğü zaman geçireceği hisleri bir anlık da olsa hayal etmek bile insanın damarlarındaki kanı donduruyor. Bu mudur, kendisinin demokratik ülke olduğunu iddia eden ABD'de “en insânî ve ve kolay” idam usulü? Bu mudur, insanın vazgeçilmez hakkı olan yaşama hürriyetine saygı göstermek adı altında, aslında ona özel acımasızlıkla kast eden ABD'de Yüce Allah'ın bahşettiği cana insancıl kaygı? Görün, bu ülkede bu cinayeti icra edenlerin kendilerinin katil olduğunu düşünen kaç insan var? Her neyse...

Biraz da bu idam usulünün uygulanışı prosedürünün diğer meselelerine göz atalım.

Bu merasim, bu idam usulünün tatbik olunduğu tüm eyaletlerde, aynı şekilde yerine getirilir. Şöyle ki, cellatlık görevini yerine yetiren gönüllüler, adet olduğu üzere, hukuk-gardiyan organlarının emeklileri arasından seçilir.

İdam prosedürünün her detayının göz önünde bulundurulduğu talimatta ,icra mekanizması ile ilgili meselelerin bütün tafsilatı ile belirtilmesi, “ölüm aracı”nın muammalı görünen sırlarının insanlarda yarattığı korkuyu daha da korkunç hâle getiriyor. Örneğin, orada belirtiliyor ki, idam cezasının icrâ edileceği haftayı vali, günü hapishane müdürü, saati ise bu prosedürden sorumlu olan gardiyan tayin ediyor. Talimatta o da gösteriliyor ki, bu kurala son derece ciddiyetle uyulmalıdır.

Cezayı icra etmeye onay vermiş kişilerin adlarını hapishane müdürü ezberlemelidir. Kabaca belirlenmiş gün ve saatte hapishanenin müdür telefonla cellatlardan birine baş vurup görüş yerinin adını söyler, günü ve saati tayin eder. Daha sonra görüş yerine özel bir araba gönderilir. Cellat, arabaya biner ve onun için gönderilmiş olan siyah maskeyi giyer. Onun arabaya bindiği andan itibaren hiç kimseyle, hatta şoförle bile konuşması katiyen yasaktır. Şoför, onu sadece yüzünden tanır, çünkü onu maskesini takmadan önce çıplak yüzüyle görmüştür. Fakat soyadını bilmez. Bununla da, o, istese bile 3. kişilere onun kim olduğunu bildirecek bir şey diyemez. Hapishane müdürüyse, şöförden farklı olarak cellatın soyadını bilir, fakat o da maskeli cellatın yüzünü tanımaz. Demek ki, hapishanenin müdürü de onun kim olduğunu ortaya çıkaracak dolgun bir enformasyondan  mahrumdur.

İdamın icra olunacağı günün akşamı, hapishane müdürünün muavini, baş gardiyanla birlikte mahkumun kaldığı tutsak koğuşuna yeni bir çeket, bir çift yeni ayakkabı, yüzünü tıraş etmek için alet ve temiz bir havlu getirir. Mahkumun saçı ve yüzü tıraş edildikten sonra, mecburi bir kural olarak duş yaptırılır. Bundan sonra mahkumun -eğer istiyorsa- bir tane sigara içmesine izin verilir...

Sonunda, mahkum, idamın icra olunacağı hapishane odasına getirilir. Onu özel kayışlarla elektrikli sandalyeye bağlayıp, başına ve sağ ayağına elektrotlar takılır. Hapishane müdürü, mahkumdan son sözünün olup olmadığını sorar. Eğer mahkumun bir şeyler söylemeye meyli varsa, tüm söyledikleri özel bir deftere yazılır. Mahkum son sözünde belirli etik kurallar çerçevesinde, kimin hakkında ne isterse söyleyebilir. Son sözünden sonra hapishane müdürü, eyaletin valisini arayarak ondan bu idama bir itirazının olup olmadığını ve siyah maskeli celladın cezanın icrasına hazır olduğunu bildirir. İtiraz yoksa, cellat 40 şâhitin gözleri önünde 1800 volt gerilimli elektrik akımını verecek olan (şaltere ya da) düğmeye basar ve artık makalemizin başında da tasvir olunan sahne, yeniden canlanır ...

Böylelikle, yazının sonuna geldiğimizde;  insanlık dışı, gaddar ve tüyler ürpertici olan idam cezası hakkında bahsettiğimiz bu yöntemi, “teknolojik gelişmenin çirkin evladı” olarak adlandırmaya, düşünüyorum ki, hakkım vardır. Ümit ediyorum ki, insanlık tarihine kara leke getiren bu iğrenç ve lanetli “ölüm aracı”, tez bir zamanda ortadan kaldırılacaktır.

Yunis Halilov,
Hukukçu.
yunishalil@yahoo.com

Türkiye Türkçesi'ne Çeviren: www.gizliilimler.tr.gg Admin

Orjinal Makale >>

Yazarın Diğer Yazıları >>

Benzer Makale: Elektrikli Sandalyenin Sırrı - Oktan Keleş

 
Bugün 738 ziyaretçi (1869 klik) kişi burdaydı!

Copyright © 2012 Gizemliilimler.Blogspot.com | Gizemli İlimler | Tüm Hakları Saklıdır | İBRAHİM KARAMAN | Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol